Disiplinlerarası Bir Perspektifle Zeytin Dalı Operasyonu

1 Mart 2018

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Uluslararası Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi (UHAM) tarafından Türkiye’nin Sınır Ötesi Askeri Varlığı: Suriye başlığında düzenlenen panelde, “Zeytin Dalı Operasyonu”, alanlarının uzman isimleri tarafından uluslararası hukuk, uluslararası ilişkiler, güvenlik ve medya zemininde ele alındı.

Haliç Yerleşkesi’nde düzenlenen panelin açılış konuşmasını yapan UHAM Müdürü Doç. Dr. Naim Demirel, dünyanın büyük bir kargaşa içinden geçtiği bu günlerde Türkiye’nin mazlumların sesi olmak için harekete geçme kabiliyetine erişmiş olmasının büyük bir başarı olduğunu belirterek şöyle devam etti:

“Türk milleti her ne kadar Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra boynu bükülerek dünya sahnesinden ayrılmış bir millet olsa da bize biçilen o elbiseye sığmayan bir ruhu taşıdığımız için yeniden tarihte yerimizi almaya, yani mazlumların sesi olmak için harekete geçecek kabiliyete kavuşmanın mutluluğu içerisindeyiz. Dünyaya karşı yürütülen bu mücadelenin sağlıklı yürütülebilmesi için herkesin bu toplum içinde görevini yapması gerekiyor. Biz de uluslararası hukukçular olarak ne yapabiliriz diye düşündük. İnsanlar arasındaki barış düzenini vadeden uluslararası hukukun, karar vericilere sağlıklı bir şekilde aktarılmasını üniversitenin bir vazifesi olarak gördük ve UHAM’ı kurduk.”

UHAM’ın uluslararası hukuk alanında karar vericilere materyal oluşturmak, krizlere hangi hukuki çerçeveden bakılacağını sunmak gibi amaçlar belirlediklerini kaydeden Demirel, toplumda bir duyarlılık oluşturmak maksadıyla da hareket ettiklerini ifade etti.

“Türkiye, Suriye’de komşuluk hukukunu gözetiyor”

Uluslararası hukukun tartışmalı bir alan olduğunu, bölgemize çok uzak coğrafyalardan müdahale eden ülkeler üzerinden bir örnekle dile getiren Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman, “Uluslararası hukuk hep konuşuluyor. Şu neyin hukukudur anlamakta zorlanıyorum: Dünyanın uzak bölgelerinden bir devlet, askerini, teçhizatını hazırlayıp Suriye’ye gönderiyor. Burada operasyonlar yapıyor, insanları öldürüyor, hükümet kuruyor. Sonra bunu uluslararası hukuk çerçevesinde yapıyorum diyor. ABD, Rusya gibi devletler Suriye’ye barış getirmek için bölgede bulunduklarını söylüyor ama her gün daha fazla insan ölüyor. Türkiye ise komşuluk hukukunu gözeterek bölgeye müdahale ediyor. Bunun insani, hukuki, vicdani her bakımdan anlaşılacak bir tarafı var. Diğer ülkelerin yaptığı ise hangi hukuka uygundur?” diye konuştu.

“Zeytin Dalı Harekâtı bir egemenlik ikrarıdır”

UHAM araştırmacısı Deniz Baran’ın moderatörlüğünde başlayan panelde konuşan Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Okur, Afrin operasyonunun çok önemli bir eşik olduğunu belirterek “Zeytin Dalı Harekâtı bir egemenlik ikrarıdır.” dedi.

Zeytin Dalı Harekâtı’nın hem Türkiye hem Suriye hem de dünya düzeni rekabeti açısından hayli öneme sahip olduğunu söyleyen Okur, “ABD’nin muhalefeti ve diğerlerinin karşı olmasına rağmen, Türkiye’nin sınır ötesi askeri harekât düzenlemesi çok önemlidir. Uluslararası hukuk açısından bakıldığında da bu aslında bir egemenlik ikrarıdır. Bunu yoğun muhalefete rağmen yapması önemlidir. Bizim daha önce sınır ötesi operasyonlarımız oldu. Türkiye, bu denli geniş bir alana hâkim olmak kaydıyla Kıbrıs’tan bu yana Afrin’de böyle bir operasyon yapmış bulunuyor.” diye konuştu.

Türkiye’nin Afrin ve Fırat Kalkanı bölgesine tam hâkim olduğu zaman Suriye’de güç dengesinin sağlanabileceğini kaydeden Okur, Suriye’de barışın sağlanması için masada güç dengesinin olması gerektiğini, güç dengesi oluşmadan güçlü olan tarafın saldırmasıyla savaşın devam edebileceğini ileri sürdü.

“Toplumun yüzde 90’ı Afrin operasyonuna destek veriyor”

Türkiye’nin Afrin operasyonunu başlattıktan sonra Batı medyasının tutumu ve Türk medyasının operasyonu aktarma biçimiyle ilgili bilgi veren TRT World Genel Yayın Yönetmeni Fatih Er, özel olarak TRT World’un nasıl bir yayın yaptığını da anlattı.

Medyanın, özellikle çatışma bölgelerindeki öneminin, sosyal medya ve dijital ortamın gelişmesiyle arttığını söyleyen Er, “Biz, Türkiye’nin Afrin operasyonuyla bunu net bir şekilde bir kez daha gördük. Özellikle Birleşmiş Milletler’in (BM ) son kararı, sanki bu karar Guta’da bir hafta içerisinde öldürülen 600 kişi için değil de Türkiye’nin haklı gerekçelerle başlattığı Afrin operasyonunu durdurmak için alınmış bir karar gibi lanse edilmeye başlandı. Bunun rolünü de Avrupa medyası üstlendi.” dedi.

Türkiye’nin özellikle uluslararası ortamda, sosyal medyada, dijital platformda, televizyon ve gazetelerde Batı ile mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Er şöyle konuştu: “Bunu kendi içimizde ‘Türk’ün Türk’e propagandası’ olarak çok iyi bir şekilde yapıyoruz. Bu vesileyle toplumun yüzde 90’ı Afrin operasyonuna destek veriyor. Ancak Batı’da aynı üstünlüğü sağlayamadık. Çünkü Batı’daki algıyı değiştirmeye yönelik herhangi bir birikimimiz yok. İşte TRT World bağlamında bu yapılmaya çalışılıyor. Şunu söyleyebilirim, onların hepsi, biz tekiz. Biz Afrin operasyonu dünyaya net bir şekilde aktarabilmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Hem sıcak haberlerle hem sosyal medyada hem de makalelerle bunu yapmaya çalışıyoruz.”

“Türkiye, Afrin’de meşru müdafaa hakkını kullanıyor”

UHAM araştırmacısı Lokman Burak Çetinkaya, Afrin operasyonunun uluslararası hukuka uygunluğu üzerine konuştu. Türkiye’nin Afrin’de meşru müdafaa hakkını kullandığını söyleyen Çetinkaya, bu hak üzerinde uluslararası akademik platformlarda, Afrin’den Türkiye’ye yönelik bir tehdit olmadığı gibi birtakım kuşkuların dile getirildiğini, bu algı yönetimine karşı doğru argümanlar öne sürülmesinin elzem olduğunu kaydetti.

Çetinkaya, Türkiye’nin Afrin’den gelen saldırılara maruz kaldığını ispatlayamaması durumunda bile Zeytin Dalı Operasyonu’nun meşru müdafaa hakkı temelinde uluslararası hukuka uygun olduğunu ifade ederek şunları kaydetti: “Gerekçem şu: 19. yüzyıldan, Caroline Vakası’ndan beridir uluslararası hukukta ‘önleyici’ meşru müdafaa hakkı kabul edilmiştir. Burada tartışmalı olan şey sadece saldırının yakınlığı meselesidir. Yani devletler sadece gerçekleşmiş bir silahlı saldırıya karşı değil, aynı zamanda gerçekleşmesi yakın bir silahlı saldırıya karşı da meşru müdafaa hakkına dayanarak sınır ötesi askeri operasyon gerçekleştirebilir.”

Silahlı saldırının yakınlığının nasıl yorumlanacağı meselesinin epey tartışmalı bir mesele olduğunu söyleyen Çetinkaya, Suriye’deki askeri operasyonlarını bireysel veya kolektif meşru müdafaa zemininde meşrulaştıran ABD, Kanada, İngiltere ve Avusturalya’nın Güvenlik Konseyi’ne yaptıkları bildirimlerde yakın silahlı ve terör tehdidine karşı bu operasyonları gerçekleştirdiklerini belirttiklerini; dolayısıyla Türkiye’nin hukuki pozisyonunun ve Suriye’deki uygulamasının en az bu devletlerin Suriye’deki varlık nedenleri kadar haklı ve meşru olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı.

Panelde son olarak Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Uzmanı Sertaç Canalp Korkmaz konuştu. Korkmaz, Zeytin Dalı Harekâtı’nı askeri perspektif üzerinden değerlendirdi.